İYİ/KÖTÜ VE DOĞRU/YANLIŞ KAVRAMLARININ KULLANIMI ÜZERİNE BİR NOT
1- Dün akademik, üstelik felsefî
kavramların tartışıldığı, bir toplantıda şöyle bir söz söylendi: “İyi bazen
doğru değildir, hatta çoğu zaman doğru değildir”. Böyle cümleler tabiatı itibariyle
insanı bir anda çarpıyorlar ve “vaay, gerçekten öyle, hakikaten!”
dedirtiyorlar. Ancak felsefî bir süzgeçten geçirince… bu söz ne demek istiyor?
Bir anlamı var mı? Bakalım:
2- Doğru ve yanlış epistemolojinin yani
bilgi felsefesinin kavramlarıdır. Ben doğru kelimesini “gerçeğe uygun olan”
anlamında kullanıyorum. Ortada bir gerçek vardır; bu gerçek hakikat dediğimiz
gerçeğin gerçeği de olabilir, bir fizik gerçek ya da gündelik hayatın gerçeği
de olabilir. İfade edilen önerme bir iddia sunar. Bu iddia gerçeklikle
uyumluysa “doğru”, uyumsuzsa “yanlış” olarak nitelendirilir. Dolayısıyla bir
önermenin doğru mu, yoksa yanlış mı olduğu gerçeğe gidilip -şayet
yapılabiliyorsa- test edilerek belirlenir.
Söz gelimi
“dışarıda yağmur yağıyor” cümlesi bir önermedir ve doğru veya yanlış olabilir.
Ancak dışarı çıkıp yağmurun yağdığını gördüğümüzde “bu önerme doğru bir
önermedir” ya da yağmur yağmıyorsa “bu yanlış bir önermedir” diyebiliriz. Test
edemediğimiz önermeler de vardır. Örneğin ben torunumun torunun benimle adaş
olacağını iddia ediyorum. Bu bir önermedir. Günü geldiğinde de doğru veya
yanlış niteliklerinden hangisine sahip olacağını anlaşılacak. Ancak şuanda bu
niteliklerden hangisine sahip olduğunu bilemiyorum. Dikkat ederseniz şuanda da
bir niteliği var, yalnızca biz hangi niteliğe sahip olduğunu test edebilecek
yeterlilikte değiliz.
Bununla
birlikte bazı cümlelerin doğruluk veya yanlışlık değeri yoktur. “Bana elma ver”
cümlesi bir önerme değildir, emirdir. Bana elma ver, cümlesinin doğruluğunu
veya yanlışlığını tartışamayız. Bana elma verip vermemeniz de doğruluk değeri
noktasında bir anlam ifade etmez.
3- İyi ve kötü ise etiğin yani ahlak
felsefesinin kavramlarıdır. İyinin birçok tarifi yapılabilir; mesela “erdemli
olan” denilebilir, “Tanrı’nın rızasına/iradesine uygun olan” denilebilir,
“olması gerekene uygun olan” denilebilir, “amaca uygun olan” denilebilir. Her
nasıl tanımlarsanız tanımlayın “iyi” ile “yapmamız gereken / yapılması gereken”
şeyi anlatmaya çalışıyoruz.
Ahlakî
cümleler doğru veya yanlış olabilir mi? Örneğin “bir insanın hakkına tecavüz
etmek kötüdür” veya “bir insanın hakkına riayet etmek iyidir” şeklindeki
cümleler birer ahlakî önermedir. Bu cümlelerin epistemolojik anlamda bir
doğruluk değeri vardır. Neyin iyi, neyin kötü olduğu konumuz dışı olup binlerce
yıllık tartışmanın nihayete erdiremediği bir sorundur. Neyin iyi, neyin kötü
olduğuna dair en fazla bir tahminimiz, ya da bir inancımız olabilir. Ancak bunu
test edemeyiz. Bununla birlikte iyi veya kötüyü belirleyen bir kriter var, bizim
bilemediğimiz bir kriter bu, buna göre bu cümleler doğru veya yanlıştır. Ancak
dikkat ederseniz doğru veya yanlış olan iyilik, kötülük değil; “bir insanın
hakkına tecavüz etmenin kötü” olduğudur. (Ne demek istediğimi açacağım.)
“Bir iyiliğin
yanlış olması” ne anlama gelir? Bu cümle iki anlamda kullanılabilir. (i.) Birinci
anlam yukarıda ifade edildiği gibi iyiliğe ilişkin kurulan bir önermenin yanlış
olmasıdır. Yani “bir insanın hakkına riayet etmek iyidir” önermesinin yanlış
olması böyledir. Ancak bu durumda “iyilik yanlış” mı oluyor? Hayır! Bu durumda,
mezkûr önermenin yanlışlanmasıyla “bir insanın hakkına riayet etmek iyi
değildir” doğru önermesi ortaya çıkıyor. Dolayısıyla iyilikten bahseden bir
önermenin yanlışlanması bahsedilen iyiliğin yanlış olabileceği değil, kötü
olabileceği anlamına gelir. Bu itibarla bir iyinin yanlış olması mümkün
değildir. (ii.) İkinci anlam ise dilin hatalı kullanılmasından kaynaklanan ve
yazıya sebep olan konuşmanın yapıldığı akademik bağlama hiç yakışmayacak olan
terminoloji hatasıdır. Günlük yaşamımızda “bu yaptığın hiç doğru değil”
şeklinde hatalı bir cümle kurduğumuz olur. Günlük yaşamda bu şekilde ifade
edilen cümlenin doğru kullanımı “bu yaptığın hiç iyi değil” önermesidir. Yani
“doğru” kelimesinin günlük hayatta hatalı olarak “iyi” kelimesinin yerine
kullanıldığı vakidir. Bu günlük yaşamda anlaşılıp hoş görülebilir. Ancak
akademik bir platformda, üstelik epistemolojiden bahsederken, “her iyi doğru
değildir” şeklinde bir önerme şayet bu anlamda kullanılıyorsa buna “fahiş hata”
denir.
4- Konuşmacıdan bu ifadesini örneklendirmesi
istendiğinde konuşmacı “mesela bir kişiye balık vermek iyidir, ancak Çinliler
‘bana balık verme, balık tutmayı öğret’ demişler, dolayısıyla balık vermek iyidir
ancak doğru değildir” şeklinde bir örnekleme yoluna gitti.
Verilen
örnekte “bir kişiye balık vermek iyidir” önermesi şayet konuşmacının iddia
ettiği gibi “doğru değil” ise, o hâlde “bir kişiye balık vermek iyi değildir”
önermesi doğrudur. Peki, konuşmacı bunu mu kast ediyor? Hayır. Çünkü konuşmacı
balık vermenin iyi bir eylem olduğunu ifade ederek sözüne başlıyor. Öyleyse konuşmacı
“Bir kişiye balık vermek iyidir, ancak iyi değildir” demek mi istiyor? Bu cümle
hem sağduyuya, hem de mantık bilimine göre “saçma”dır.
Sonuç- Konuşmacının ne demek istediğini
anlayabilmiş değilim. 3 numaralı başlığın 3’üncü paragrafında belirtilen iki
kullanım da söz konusu olabilir. Ancak her ikisinde de aynı saçma sonuç ortaya
çıkıyor. Konuşmacının kast ettiğini “bir kişiye balık vermek iyidir ama aslında
bu ona kötülük yapmaktır” gibi anlıyorum. İyi de öyleyse, yani aslında bu bir
kötülükse, o hâlde ilk önerme yanlıştır, doğrusu “bir kişiye balık vermek
kötüdür” olmalıdır. Bir iyilik aslında
kötülükse, o, iyilik gibi gözüken ancak özü itibariyle kötü olan bir şeydir.
Tüm
tartışmaları aşıp, cümledeki saçmalığı da bir kenara bırakıp, bir iyiliğin
aslında kötülük olabileceğini iddia etmenin felsefî tarafını sorgulayınca
ortaya hiçbir anlamı olmayan bir cümle çıkıyor. “Falanca eylem iyi gözüküyor,
ama aslında kötüdür”. Bu doğru veya yanlış olabilecek bir önermedir. Bu
önermenin sadeleştirilmiş hâli falanca eylemin kötü olduğudur. Pekâlâ, buna
dair “felsefî” delilin nedir sayın hocam? Bu da başka bir yazı konusu.
03/10/2018
Pirali
Çağrı ŞENSOY
Yorumlar
Yorum Gönder