GENELEVLERİNE VE PORNO ENDÜSTRİSİNE ERKEK GÖZÜYLE Mİ BAKACAĞIZ?

Türkiye’de “genelevlere” ve “fuhşa” ilişkin tartışmalar genellikle “ahlak”, “din” ve “seks” üzerinden yapılmaktadır. Özellikle “cinsellik” içtimaî tabularımızdan başlıcası olarak karşımıza çıkıyor. Bunu dinden ve gelenekten destekleyen birçok sebep olmakla birlikte, toplumun cinselliğe karşı aşırı yaklaşımının getirdiği dezavantajlar başkaca bir yazı konusudur.
Bir diğer bakışsa genelevlerin insanların bu tür ihtiyaçlarını giderebilmelerine fayda sağladıklarını, böylelikle cinsel aşırılıkların cemiyete yansımayacağını savunmaktadır.  
Bu iki düşünce de konuyu “cinsellik” ve “seks” üzerinden açıklamakla yetersiz kalmaktadır. Genelevler bir ticarethanedir ve dolayısıyla içerisinde “çalışan” istihdam ederler. Bu çalışanlar ekmeklerini kazanmak için vücutlarını, benliklerini, hayallerini satmak durumunda olan biçarelerdir. Dolayısıyla genelev sömürü düzeninden, çalışanlarsa kölelerden başka kimseler değildir.
Üstelik “cüce fırlatma yarışması”nı, cücelerin memnuniyetine rağmen “insan onuruna aykırı” diyerek tazminata mahkûm eden AİHM’in seks köleliği hakkında bir adım attığını görmemekteyiz, meğer ki kadın bu duruma “razı” görünsün.
Ben en östrojen hormonu tavan yapmış bir kadının bile herkesin altına yatmaktan zevk alacağını zannetmiyorum. Değil bir kadın, bir erkek bile ticarî kaygıları olmadan “seçme” hürriyeti olmaksızın gireceği bir ilişkiyi iğrenç bulacaktır kanaatindeyim.
Öyleyse konuya “erkek” nazarıyla değil, biraz da “hak” ve “kadın” nazarıyla yaklaşılmasının daha isabetli olacağı görüşündeyim. Bu açıdan bakınca aşağılanan “orospu”dan daha aşağılık bir sıfat varsa, o sıfat da “pezevenk” sıfatıdır. Pezevenk kadının düşkünlüğünden, zayıflığından, ihtiyacından faydalanan, “ruh orospusu”nun özel adıdır.
Yalnızca “genelev” meselesine değil, aynı zamanda “porno endüstrisine” de bu açıdan yaklaşılmalıdır. Seçme hürriyetleri yönetmenlerinin elinde olan ve seksi yönetmenlerinin talimatı ve zorlamalarıyla yaşayan, üstelik birçok insanlık onuruna aykırı fanteziye maruz bırakılan kadınlar “vazgeçilemez insan onuru” hakkına sahip değil midir? Porno endüstrisinin ortadan kaldırılması için herhangi bir hukuk çalışması yapılmakta mıdır? İnsanların para karşılığı kişiliklerini sattıkları bu endüstriler “cinsel özgürlük” hakkıyla maskelenebilir mi, yoksa Anayasa’nın 12. Maddesinde belirtilen “Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir” ifadesiyle mi tanımlanmalıdır?
Genelevi yahut pornoyu savunmak çağdışılıktır. Budalalıktır. Aptalca bir düz mantıktır. Bu yalnızca “dinin” bir kaidesi değil, modern hukukun da nühayet’ül nihaye vardığı noktadır. Cinsellik sevgi, alaka ve en önemlisi rızayla kabul edilebilecek, hukuk düzeni tarafından korunabilecek bir durumdur. Rızaya dayanmayan, maddî sebeplerle kişiyi zorlayan herhangi bir sözleşme hukuk düzeni tarafından hiç doğmamış kabul edilmelidir.

Pirali Çağrı Şensoy

11.05.2016

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MERKEZ VE ÇEVRE MÜCADELESİNDE TRABZON VE TRABZONSPOR

Yaşamak Üzerine Notlar: “Bu Hayatı Nasıl Yaşamak Gerekiyor” Sorusu Üzerine

Zevkler ve Renkler Tartışılır: Rölativizme/Göreceliliğe Eleştiri