ENDİKASYONSUZ SEZARYEN MÜMKÜN MÜ?
Devletimizin
son zamanlardaki moda politikası vatandaşların, özellikle kadınların her şeyine karışmak… Sağlık Bakanı Recep Akdağ yaptığı konuşmasında şunları söylemiş: “Suni
bir algı ile entelektüel ortam oluşturup ihtiyaç yokken doğum yapacak bir kadını
ameliyat ederek çocuğunu tabiî yoldan doğurmasını engellemek, bana göre bir
insanlık suçudur. Malpraktis dediğimiz kötü hekimlik uygulamasıdır.” (*Habere gitmek için tıklatınız yahut dipnottaki bağlantıyı kullanınız.)
Bir tıpçı
olmadığımdan “sezaryeni savunacak” değilim. Şahsî kanaatim olarak da normal
doğumun tercih edilmesinden yanayım. Her zaman doğal olanın sağlıklı olduğuna
inanırım. Ancak, malpraktist bir suç olarak tabii hukuk alanına temas
etmektedir, ben de iyi-kötü ilgilenen bir kişi olarak birkaç şey söylemek
istiyorum.
Malum olduğu
üzere tıbbî müdahalenin ilk şartı aydınlatılmış rıza, aranan bir diğer şartı da
endikasyondur. Öyleyse tıbbî müdahale şartları ışığında sezaryen müdahalesini tartışmak
gerekir.
İlk olarak, endikasyon
tabirinden ne anlamak gerektiği üzerinde durulmalıdır. Endikasyon, bir
zorunluluk hâlidir. Bu endikasyon tıbbî olabileceği gibi, sosyal endikasyon da
olabilir. Sözgelimi bir estetik ameliyatı “sosyal endikasyon” örneğidir. Yine vücudundan
yağ aldırmak, midesine kelepçe taktırmak endikasyon örnekleridir. Bu noktadan
bakıldığında hastanın ıstırap duyduğu, istemediği bir durumdan kaçıp, komplikasyonlara
gebe bir müdahaleye kaçması da hukuk nezdinde endikasyon olarak
nitelendirilebilmektedir.
Öyleyse, endikasyonsuz
sezaryen nedir? Endikasyonsuz bir sezaryen var mıdır? Kadın, normal doğumda
kuşkusuz olarak acılar çekecektir. Bu acılardan çekinerek sezaryen müdahalesini
istemesi hukuken geçerli bir endikasyondur.
Buna itiraz
olarak bazı hekimlerin, hastaları normal doğum yapabilecek hâldeyken kolaya
kaçarak sezaryen doğuma yönelmeleri, hastaları bu müdahaleye zorlamaları
söylenmektedir. Hâlbuki böyle bir durumda “endikasyon eksikliği” değil,
aydınlatılmış rıza eksikliği vardır. Doktor, hastasının normal doğum
yapabileceğini söylemeyerek sezaryene yönlendirmiş/zorlamışsa burada doktorun rızaya
mügayir olarak müdahale ettiği gerekçesiyle sorumluluğuna gidebiliriz. Dolayısıyla
ortada “endikasyonsuz bir sezaryen” çıkmamaktadır.
Bir diğer itiraz,
hastaların sezaryene yönelmesinde doktorların teşvik edici olmalarıdır. Bu
itirazın cevabı da biraz evvel verilen cevap ile benzerdir. Doktor kendisine
gelen hastaya normal doğumun avantajlarını ve dezavantajlarını, sezaryenin iyi
yanlarını ve kötü yanlarını anlatarak aydınlatma yapmakla sorumludur. Bunların
eksikliğinden doğacak bir komplikasyonda malpraktist “endikasyonsuz müdahale”den
değil, “(aydınlatılmış) rıza
eksikliğinden kaynaklanmaktadır.
Peki, devletin
normal doğama yönlendirmek gibi bir politikası olmamalı mıdır? Hangisinin daha
sağlıklı olduğuna tıp camiası karar verecektir. Bu neticede normal doğumun daha
sağlıklı olduğu, sezaryenin çeşitli komplikasyon tehlikeleri barındırdığı aşikarsa
(ki öyle görünüyor) o hâlde devlet sosyal politikalarla birlikte anne
adaylarını normal doğuma teşvik etmeli, normal doğumun avantajlarını açıklayıcı
seminer ve konferanslarla bilinçlenmeyi arttırmalıdır. Devletin bu tarz politikalardaki
muhatabı doktorlar değil, hastalar olmalıdır. Bu bağlamda doktora düşen vazife
ancak tıp biliminin kuralları dâhilinde hastayı aydınlatmaktır ki bunun da
politikalardan bağımsız olması tıp mesleğinin bir zorunluluğudur.
Devletin doktorları,
dolayısıyla hastaları normal doğuma zorlamaları bir “zorbalık”tan başka bir şey
değildir. Hasta, olabilir ki normal doğumdan korkmaktadır ve acı çekmektense ileride
doğacak komplikasyonlara göz yummaktadır. Bu, en az kilolarından dolayı midesine
kelepçe taktıran, burnunu beğenmediği için estetik ameliyat olan hasta kadar
endikasyon barındırmaktadır.
Tüm bu ifadelerimiz
ışığında hukukî manada endikasyonsuz bir sezaryenin –acısız bir normal doğum
olmadığından- mümkün olamayacağından Akdağ’ın sözleri hukuken bir mana ifade
etmemektedir kanaatindeyim. Bu konuşmadan ve tıp mesleği mensuplarına yönelik
ifadeler barındıran konuşmadan maksatla hekimlerin belirli bir müdahaleye zorlandığı,
topluma bir dayatma yapıldığı çıkarsamasına varmaktayım.
Doktorluk, ulusalüstü
bir meslektir. Hipokrat yemini bunun için yapılır ve doktorlar bunun için
idamda bulunamazlar. Doktorları bir sosyal politikanın uygulanmasına zorlamak en
hafif ifadeyle meslek etiğine karşı saygısızlıktır. Doktarların böyle bir şey yaptığı da yoktur.
ÖNEMLİ NOT: Yazıyı yazarken aklımda olan fakat bitirirken unuttuğum şöyle bir not vardı: Şayet sezaryen bebek için riskler taşıyor ve bebeği olumsuz şekilde etkiliyorsa burada tartışılan konu talî nitelikte kalmaktadır. Hukuktan ve tıptan beklenen çatışan menfaatler arasında haklar sıralaması yaparak en doğru orta yolu bulmaktır. Bebeğin yaşam hakkı, annenin zorunlu olmayan tercihlerinden her zaman önde gelmelidir. Konunun bu konusunda tıpçıların aydınlatmalarına açığım. Şayet böyle bir durum varsa yazının genel düşüncesi "bebeğin hakları saklı kalmak üzere" anlaşılmalıdır.
Pirali Çağrı Şensoy 04.06.2016
* http://www.medimagazin.com.tr/hekim/saglik-bak/tr-akdag-endikasyonsuz-sezaryen-malpraktistir-2-13-70405.html
Yorumlar
Yorum Gönder