Bu blog kafamı meşgul eden düşünceleri somutlaştırmak ve kalıcı kılmak amacıyla açılmıştır. Bu sebeple düzensiz paylaşımları içeren bir "karalama defteri"dir. Yorum ve tavsiyelerinizle düşüncelerime katkıda bulunabilirisiniz.
İrtibat
Bağlantıyı al
Facebook
X
Pinterest
E-posta
Diğer Uygulamalar
Eleştiri, düşünce ve her şey için bana ulaşabileceğiniz adresler:
İNSANIN KUTSAL DOĞASI Dehşet verici olaylara tanık oluyoruz. Bu dehşet insanın kutsal doğasıyla bağdaşmaz bir şey. İki seçenek var; ya bu dehşete alışmak yani insanlıktan çıkmak ya da aklını iyice yitirmek. Bu ikisi dışında bir seçenek yok gibi görünüyor. Aynı yeryüzünün üstünde bambaşka dünyalar tecrübe ediyoruz. Kimileri için insan en üstün değer, her şey insan için ve insanla değer kazanarak var; kimisi içinse dünya içlerindeki kötülüğün varlık bulabilmesi için bir zemin. Bu iki dünya algılayışının zıtlığı arasındaki mesafeyi ölçmeye akıl yetmiyor. En azından benim aklım yetmiyor, hâliyle anlayamıyorum. Ben insanın iyi tabiatına dair umut taşıyanlar safındayım. Fakat umut bilgi değildir, garanti değildir, taahhüt değildir. “İnsana dair umut taşıyorum” diyorum; yani dediğim şu: “Gördüğüm pek hoş bir şey değil ama yine de insanda bir değer, bir anlam olmalı”. Şu yeryüzünde kutsal bir şey var mı? Şayet varsa, bir tanecik bile kutsal olan bir ş...
En güzel renk (Temsili) Günlük hayatta sohbet esnasında “zevkler ve renkler tartışılmaz” denildiğini duymuşsunuzdur. Bu söz her bir bireyin kendine has zevkleri ve beğenileri olduğunu, zevkler ve beğeniler üzerinde uzlaşmanın mümkün olmayacağını iddia eder. Bu motto ta ilkokullarda öğretilir ve bir şekilde dogma olarak kabul edilir. Dahası bir çeşit sofizmi çağrıştıran bu fikrin demokrasinin, farklılıklara saygının ve çoğulculuğun da bir gereği olduğu düşünülür. Bu bağlamda zevklerin ve beğenilerin tartışılmayacağı iddiasıyla aralanan kapıdan içeriye giren rölativizm (görecelilik) değerlere ve ahlakî yargılara kadar ilerler. Artık ortak değer yargıları ve ilkeler yerini “bana göre”lere ve “bence”lere bırakır. Ancak ne kadar çok tekrar edilse de ve ne kadar çağın dogması hâline gelse de yanlış doğru değildir. Bu blog yazısında rölativizmin bir eleştirisini yapacak, zevklerin ve renklerin gayet tartışılabilir olduğunu, dahası zevkler ve renklerde de doğrular olduğunu iddia edeceği...
1- Dün akademik, üstelik felsefî kavramların tartışıldığı, bir toplantıda şöyle bir söz söylendi: “İyi bazen doğru değildir, hatta çoğu zaman doğru değildir”. Böyle cümleler tabiatı itibariyle insanı bir anda çarpıyorlar ve “vaay, gerçekten öyle, hakikaten!” dedirtiyorlar. Ancak felsefî bir süzgeçten geçirince… bu söz ne demek istiyor? Bir anlamı var mı? Bakalım: 2- Doğru ve yanlış epistemolojinin yani bilgi felsefesinin kavramlarıdır. Ben doğru kelimesini “gerçeğe uygun olan” anlamında kullanıyorum. Ortada bir gerçek vardır; bu gerçek hakikat dediğimiz gerçeğin gerçeği de olabilir, bir fizik gerçek ya da gündelik hayatın gerçeği de olabilir. İfade edilen önerme bir iddia sunar. Bu iddia gerçeklikle uyumluysa “doğru”, uyumsuzsa “yanlış” olarak nitelendirilir. Dolayısıyla bir önermenin doğru mu, yoksa yanlış mı olduğu gerçeğe gidilip -şayet yapılabiliyorsa- test edilerek belirlenir. Söz gelimi “dışarıda yağmur yağıyor” cümlesi bir önermedir ve doğru veya yanlış olabilir. Anc...
Yorumlar
Yorum Gönder