TÜRKÇÜLÜK DOKTRİNİN İNŞA VE İHYASI
Gerek yoğun meşguliyetler, gerekse –ve daha çok olarak da- tembellik sebebiyle uzun vakittir Tahtapod'ta yazmayı ihmâl ediyorum. Bu ihmalkârlığa nihayet vermek adına üzerine düşünmekte olduğum bir hususu ilgilerinize sunuyorum. Katıldığım birçok toplantıda muhataplarıma, dinlediğim konferanslarda da hatiplere şu suali yöneltiyorum: "Türkçülüğün bir tanımı var mıdır, sınırları belli midir"? Bu sualin henüz beni tatmin edecek bir cevabına rastlamadım. Kimileri "Türkçülük Türk milletini sevmek ve ona hizmet etmektir" diyor. Bu cevaba mukabil ben de "o hâlde Türk milletini seven, ona hizmet ettiği inancıyla, Türk milletinin huzur ve sükûnunu komünizmde gören bir kişi de Türkçüdür; öyle mi?" diyorum, hatta kanaatimizce bu tanıma göre Türkiye'de Türkçü olmayan kimse Kalmamaktadır. Hâlbuki bir tanım, mefhum her şeyden evvel ağyarına mani olmalı, sınırları çizilmiş / belirlenmiş olmalıdır. Var olmak, her şeyden evvel farklı olmaktır. Bir başka cevap ise, &