Kayıtlar

HUKUK TOPLUMSAL VAHŞETTEN SORUMLU OLMAKLA İTHAM EDİLİYOR

Resim
            İNSANIN KUTSAL DOĞASI Dehşet verici olaylara tanık oluyoruz. Bu dehşet insanın kutsal doğasıyla bağdaşmaz bir şey. İki seçenek var; ya bu dehşete alışmak yani insanlıktan çıkmak ya da aklını iyice yitirmek. Bu ikisi dışında bir seçenek yok gibi görünüyor. Aynı yeryüzünün üstünde bambaşka dünyalar tecrübe ediyoruz. Kimileri için insan en üstün değer, her şey insan için ve insanla değer kazanarak var; kimisi içinse dünya içlerindeki kötülüğün varlık bulabilmesi için bir zemin. Bu iki dünya algılayışının zıtlığı arasındaki mesafeyi ölçmeye akıl yetmiyor. En azından benim aklım yetmiyor, hâliyle anlayamıyorum. Ben insanın iyi tabiatına dair umut taşıyanlar safındayım. Fakat umut bilgi değildir, garanti değildir, taahhüt değildir. “İnsana dair umut taşıyorum” diyorum; yani dediğim şu: “Gördüğüm pek hoş bir şey değil ama yine de insanda bir değer, bir anlam olmalı”. Şu yeryüzünde kutsal bir şey var mı? Şayet varsa, bir tanecik bile kutsal olan bir şey varsa, o hâlde insan da ku

Zevkler ve Renkler Tartışılır: Rölativizme/Göreceliliğe Eleştiri

Resim
En güzel renk (Temsili) Günlük hayatta sohbet esnasında “zevkler ve renkler tartışılmaz” denildiğini duymuşsunuzdur. Bu söz her bir bireyin kendine has zevkleri ve beğenileri olduğunu, zevkler ve beğeniler üzerinde uzlaşmanın mümkün olmayacağını iddia eder. Bu motto ta ilkokullarda öğretilir ve bir şekilde dogma olarak kabul edilir. Dahası bir çeşit sofizmi çağrıştıran bu fikrin demokrasinin, farklılıklara saygının ve çoğulculuğun da bir gereği olduğu düşünülür. Bu bağlamda zevklerin ve beğenilerin tartışılmayacağı iddiasıyla aralanan kapıdan içeriye giren rölativizm (görecelilik) değerlere ve ahlakî yargılara kadar ilerler. Artık ortak değer yargıları ve ilkeler yerini “bana göre”lere ve “bence”lere bırakır.  Ancak ne kadar çok tekrar edilse de ve ne kadar çağın dogması hâline gelse de yanlış doğru değildir. Bu blog yazısında rölativizmin bir eleştirisini yapacak, zevklerin ve renklerin gayet tartışılabilir olduğunu, dahası zevkler ve renklerde de doğrular olduğunu iddia edeceğiz. A

MERKEZ VE ÇEVRE MÜCADELESİNDE TRABZON VE TRABZONSPOR

Resim
  MERKEZ VE ÇEVRE MÜCADELESİNDE TRABZON VE TRABZONSPOR 17 Mart 2024 akşamı Trabzonspor – Fenerbahçe karşılaşmasında yaşananlar tüm Türkiye’nin malumudur. Bir Trabzonlu ve Trabzonspor’a çeşitli anlamlar yükleyen bir Trabzonspor taraftarı olarak bu olayları değerlendirmek ihtiyacı hissettim. Bu özensiz blog yazısında bu kapsamda bazı karalamalar yazacağım. Bu yazı bir özeleştiri yazısı olacaktır. Fakat özeleştiriye geçmeden önce, öncelikle şunu söylemeyi kendime ve inandığım değerlere karşı bir görev olarak görüyorum ki, yaşanan hadiselerde karşı takımın kulübüyle taraftarıyla Trabzonspor’dan daha az suçlu olmadığını, hatta misliyle kusurlu olduğunu düşünüyorum. En basiti malum olaylar yaşandığından birkaç saat sonra 18 Mart vesilesiyle Çanakkale şehitlerini anma mesajlarıyla Trabzon şehrine topyekûn hakaretler bir arada internette yer alıyordu, halbuki mezunu olmakla iftihar ettiğim Trabzon Lisesi Çanakkale savaşına giden öğrencileri dolayısıyla mezun verememiş, tüm öğrencilerini Ça

Yaşamak Üzerine Notlar: “Bu Hayatı Nasıl Yaşamak Gerekiyor” Sorusu Üzerine

Resim
  Yaşamak Üzerine Notlar: “Bu Hayatı Nasıl Yaşamak Gerekiyor” Sorusu Üzerine   Lisansımı hukuk üzerine yaptım. Yüksek lisansta hukuk felsefesi ve ceza hukukunun kesişim kümesi olan cezaların amacı üzerine çalıştım. Şimdi doktorada pür hukuk felsefesi konularıyla ilgileniyorum. Ne iş yaptığımı sorduklarında bağlamına göre bazen hukukçu bazense biraz şakayla karışık etikçi diyorum. Liseden beri felsefe üzerine okumayı ve düşünmeyi sevsem de kendime “felsefeci” diyemiyorum bu alanda lisans derecem olmadığı için. Fakat akademik ilgim tamamen etik üzerine yoğunlaşmış vaziyette. Hukukçuluk da en nihayetinde insan eylemlerine bir değer atfetme mesleği. Bir şekilde etiğin temel soruları üzerine düşünüyorum. Bu soruların ilki de “bu hayatı nasıl yaşamak gerekiyor” sorusu. Esasen bu soruyla olan ilgimi salt akademik bir ilgi olarak tanımlayamam. Çünkü insanın şapka değiştirir gibi “şimdi akademisyenim ve ilgim bu”, “şimdi özel alanımdayım ve ilgim şu” gibi karakterler arasında geçiş yapabi

YURTDIŞINA KAÇIŞ NEDEN AHLÂKA AYKIRIDIR

Resim
YURTDIŞINA KAÇIŞ NEDEN AHLÂKA AYKIRIDIR Son yıllarda sosyal mecralarda veya gençler arasındaki masabaşı sohbetlerde “yurtdışına gitmek” çokça gündeme gelen bir konudur. Bu düşünceyi aklından geçiren gençlerin kimi haklı motivasyonları da vardır: Gençler yıllarca emek ediyorlar ve yaklaşık yirmi sene boyunca eğitim alıp sonrasında bu emeklerinin karşılığını görmek istiyorlar. Fakat eğitim ve liyakatin yerine sadakat ve asabiyetin ön plana geçince emeklerinin karşılığını almak şöyle dursun çoğu zaman boğaz tokluğuna yaşamak mecburiyetinde kalıyorlar. Üstelik maddî olarak tatmin olamadıkları gibi çoğu nitelikli meslek mensubu şiddete, horlanmaya muhatap oluyor. Yazımızın konusu olmayan çeşitli sosyolojik sebeplerle eğitimli genç nüfus manevî baskıya da maruz kalıyor. Bunun akabinde bazı kötü niyetli kışkırtmaların da etkisiyle gençler için yurtdışına kaçmak, kendini bir şekilde buradan kurtarmak fikri ortaya çıkıyor. Biz bu yazıda söz konusu düşünceyi ahlâkî yönden ele alacağız. Bunu

BLOGUN İKİNCİ AÇILIŞI

Resim
Merhaba, Bu blogu 2016 yılından 2020 yılına kadar aktif olarak kullanmıştım. 2020 yılında akademik çalışmalarım fazlalaşıp da blog yazmaya fırsat bulamayınca bloga metin girişim durdu. Nihayet 2020 yılından sonra yazdığım blog yazılarını çeşitli platformlarda yayınladıysam da ayrıca bu bloga girişini yapmadım. Bugün itibariyle blogumu tekrar canlandırma niyetindeyim. Eski paylaşımlarımın tamamını taslağa aldım. Bunlardan bir kısmı kısa Facebook paylaşımlarının kopyasıydı ve bir blogda yayınlanmaya pek münasip değildi. Bunları ayıklayacak, belirli bir kalitenin üstünde olanları saklayacağım. Bu ayıklamayı fikrî bir kriterden ziyade söylediğim gibi şeklî kriterlere göre yapacağım. İlaveten farklı platformlarda yayınlanan metinleri de zamanla, oradaki tarihlerine uygun şekilde buraya da ekleyeceğim. 02.07.2020-02.10.2023 arasındaki hiç giriş yapmadığımı düşünecek olursak bu tarihler arasında gördüğünüz metinler ifade ettiğim farklı platformlarda yayınlanan metinlerdir. Hâliyle 02.10.2023

FERT-CEMAAT ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

Resim
  Twitter'da kısa bir videoya denk geldim. Teferruatı önemli değil. Bir oyuncu hanımefendi yıllar önce ülke çapında sansasyon yaratmış bir cinayet katilinin kardeşiyle birlikte fotoğraf paylaşmış, sosyal linçe maruz kalmış. Benim arkadaşım değildi, bilmiyordum diye kendini savunma derdinde. Bu video beni uzun zamandır üzerine düşündüğüm pek bir sonuca da ulaşamadığım bir konuda düşüncelerimi somutlaştırmak adına bu yazıyı yazmaya sevk etti. Konu fert-cemaat çatışması. Bu konu felsefenin ve özellikle de siyaset felsefesinin tartıştığı temel konulardan birisidir. İnsan tabiatı fert hâlinde yaşamaya uygun mudur yoksa insan dediğimiz varlık herhâlde bir cemaat içinde mi insan olmak sıfatına layık olur. Tartışmanın mazisini Aristoteles'in "insan içtimaî hayvandır" tanımına kadar getirmek mümkün. Aynı zamanda bugün liberalizm ve komüniteryenizmin temel çatışması da bu iki kavram etrafında şekillenmektedir. Liberaller aslolanın fert yahut birey olduğunda ısrarcıdır. Bu f